KAYIKİ Basın
Açıklaması
Sınırlarda Ölümü
Durdurun, İnsan Hayatına ve Ölümüne Saygı Duyun
Bizler, Ege denizinin
iki yakasının sakinleri olarak, binlerce mülteci ve göçmenin
Avrupa’ya ulaşma çabaları sırasında hayatını yitirmesinden
duyduğumuz kızgınlığı ve şoku dile getiriyoruz. Bu ölümler
Avrupa Kalesi politikalarının sonucudur: Sınırların mühürlenmesi
ve bu insanlara koruma talep edebilecekleri başka yolların
sunulmuyor olması.
Yunanistan
ve Türkiye kara sınırında, Evros (Meriç Nehri) Bölgesindeki
sınır duvarının Ağustos 2012'de tamamlanmasından bu yana, Ege
Denizi’nin her iki tarafında onlarca trajik tekne kazası
gerçekleşti: Bulamaç, Midilli, Sisam Adalarında ve Meriç Nehri
kıyısı boyunca…
Küçük çocuklar,
kadınlar ve erkekler; Suriyeli, Afganistanlı, Somalili ve Eritreli
mülteciler savaştan, sefaletten ve siyasi zulümden kaçıp
Avrupa’ya sığınmak isterken, Ege Denizi’nde ve Meriç Nehrinde
yaşamlarını yitirdiler. Kurtulamayan kazazedelerin ölü bedenleri
ya sahil yakınlarında bulundu ya da Ege Denizi’nde kayboldu.
Birçoğunun kimliği hiçbir zaman tespit edilemedi, ücra
yerlerdeki mezarlıklarda isimlerinin yazmadığı mezarlarda, kendi
kültür ve inançlarına uymayan şekilde gömüldüler. Hayatını
yitirenlerin kurtulan akrabaları, yakınları sessizce ağlayıp,
sevdikleri için yas tutuyorlar. Diğerleri ise hala kayıp olan
akrabalarını bulmaya çalışıyor.
Ana akım medya bu
trajik kazaları “kaçak göçmenler öldü” gibi başlıklar
atarak, kazaların insani yönünü yok sayıyor ve kaçınılmaz bir
olaymış gibi sunuyor. Toplumumuz tarafından, ne hayatta ne de
ölümde istenen bu kişiler için, herkes sessizliğini koruyor.
Öte yandan, Ege
Denizi’nde gerçekleştiği iddia edilen ve kayda alınmış birçok
geri itme (push back) iddiası mevcut. Kamuoyunun suçlamalarına ve
uluslararası eleştirilere rağmen, hiçbir değişiklik olmaksızın
geri itmeler yaşanmaya devam ediyor. Kötü muamele, ateş açmalar,
hırsızlık ve arama kurtarma protokollerinin ihlaline dair mükerrer
raporlar bulunmakta.
20
Ocak 2014’te Bulamaç Adası yakınlarında, Yunanistan Sahil
Güvenlik birimleri tarafından yapılan arama kurtarma operasyonları
sırasında, gerçekleşen bir deniz kazasında 3 Afgan kadın ve 8
çocuk yaşamını yitirdi. Sağ kurtulanlar bu kazanın Yunanistan
Sahil Güvenliğinin yaptığı bir geri-itme operasyonu sonucu
olduğunu belirterek, Sahil güvenlik aracının manevralarının bu
kazaya neden olduğunu söylediler. Sahil Güvenlik yetkilileri bunun
bir kurtarma operasyonu olduğunu söylüyor ise de neden araçlarında
bir tane bile can yeleği olmadığını açıklayamıyorlar. Kazadan
kurtulanların - çocuklarını trajik bir şekilde kaybeden babalar
da dâhil olmak üzere - Bulamaç Adasına getirilmeleri ve 1 ay
içinde ülkeyi terk etme şartı ile serbest bırakılmaları
sürecinde, kötü muameleye uğradıkları yönünde iddialar
bulunmaktadır. Bu olayda çocuklarını kaybeden babanın, Leros
adasına getirildiğinde, diğer gözaltına alınan kazazedeler ile
bir kuyrukta beklerken, yüzündeki acı ve ıstırap bizlerin
yüreğini dağladı.
6
Mart 2014’te ise Sakız Adası yakınlarında, Yunanistan Sahil
Güvenlik biriminin açtığı ateş sonucunda 3 Suriyeli mülteci
yaralandı. Yetkililerin iddialarına göre mülteci botu Yunan Sahil
Güvenlik botuna saldırmaya çalışmıştı (!).
Bu olaylar Yunanistan
Sahil Güvenlik güçlerinin Ege Denizi’nde ve FRONTEX’in
operasyon alanına giren alanlarda gerçekleştirdiği yüz kızartıcı
uygulamalara sadece birkaç örnek teşkil ediyor. Kamusal alanda AB
riyakarca Yunanistan’ı insan haklarını ihlal ettiği için
eleştirirken, kendisi eş zamanlı olarak korumaya muhtaç kişilerin
geri gönderilmesini gizlice buyurmakta. Günün sonunda, Yunanistan
ve Türkiye'deki yetkililerin Avrupa kapılarını kapalı tutmak
adına yürüttükleri uygulamalar, insanların hayatlarına mal
oluyor.
Daha da kötüsü, her
iki tarafta da yetkililer, bu kişilerin acil ihtiyaçlarını, bu
kazalardan kurtulanların en temel hakkı olan çocuklarını,
eşlerini, annelerini, babalarını defnetme, onlar için üzülme ve
yas tutma hakkını göz ardı ediyor.
5 Mayıs 2014 Pazartesi günü, Sisam yakınlarında bir kaza olduğu haberi geldi: aralarında 2 hamile kadın ve 4 çocuğun da oluğu 22 mülteci yaşamını kaybederken, 36 kişi sağ kurtuldu. Yetkililerin ilk tepkisi ise kurtulanların geri gönderilmesi ile ilgili karar çıkarmak oldu. Travmatize olmuş kazazedeler, yerel ve uluslararası sivil toplum örgütleri ile temaslarına izin verilmeyerek, Sisam Adasındaki Sahil Güvenlik birimlerinin denetimindeki gözetim merkezinde, hiçbir yardıma erişimleri olmadan tutuldular. Geri gönderilmelerinin geçici olarak durdurulması haricinde, kendilerine hiçbir koruyucu statü verilmedi.
Aileni
kaybettikten saniyeler sonra kendini bir kafeste hapsedilmiş bulmak
nasıl bir duygudur? Maalesef bu dünyada herkese, kayıplarının
ardından yas tutma ve anma izin verilmiyor.
Ege Denizi, insanları ve ülkeleri birbirine bağlayan bir dostluk denizi olması gerekirken, bu politikalar ve uygulamalar sonucunda, uçsuz bucaksız bir mezarlık oldu. Aynı durum Meriç nehri için de geçerli. Bizler, Ege Denizi ve Meriç Nehrinin iki yakasının sakinleri, buna daha fazla göz yumamayız. Bizler, sadece cesetleri saymayı ve onları sessizce gömmeyi kabul etmiyoruz. Kızgınlığımız ve acımız her geçen gün büyüyor. Avrupa, koruma arayan kişilere, gelip güvenli bir yer bulmalarına olanak sağlayacak prosedürler sunmalıdır.
-Ege Denizi’ndeki
ve kara sınırındaki ölümleri ŞİMDİ önleyin!
Kayıki
KAYIKİ
2008
yılının Ağustos ayında Türkiye, Yunanistan Avusturya ve
Almanya’dan bu konuda çalışan akademisyen, aktivist ve
sanatçılar Sakız (Chios) ve Dikili’de bir dizi toplantı
yaptılar. Grup daha sonra kendini ‘Kayiki’ olarak adlandırdı.
Bu
toplantıların ana konusu, çok tehlikeli bir yolculuk sonucu hemen
her gün Türkiye’den Yunanistan’a genellikle Ege Denizi
üzerinden geçmeye çalışan mültecilerin yaşam koşullarını
bir parça olsun düzeltmenin yollarını aramak ve bu “umut
yolculukları” sırasında meydana gelen ölümlere karşı bir ses
yükseltmekti.
Kayiki
grubu, bu toplantılar sonucunda, her iki ülkenin sivil toplumları
arasındaki iletişimi arttırmak, mültecileri ve başlarına gelen
hak ihlallerini daha sağlıklı takip ederek önlemler almak ve bir
bilinçlendirme kampanyası gerçekleştirmek gibi somut kararlar
aldı.
İrtibat:
Pırıl
Erçoban 0090 549 483 54 22 (Türkiye)
Efi
Latsoudi 0030 6976234668 (Yunanistan)
Marieke
Wissink 0031 614377885 (Hollanda)
Salinia Stroux 0049 17665429144 (Almanya)
Salinia Stroux 0049 17665429144 (Almanya)